KORKUYU BEKLERKEN
en
önemlisi de şuydu: varlığımı sürdürecektim
Köpeklerle onlardan habersiz çatışan, fikir ayrılıkları yaşayan, kendi fikirlerinin de ayrılıklarını yaşayan, bir zaman sonra sadece yaşayan, ismini bile bilmediğimiz yalnız bir adam. Onu korkuyu beklerken tanıdık.
Paranoyanın sözcüklere dökülmesinin etkileyici örneklerinden biri: Korkuyu Beklerken. Oğuz Atay’ın, havasını her satırında hissettirdiği, okuyucuyu içinde bir yerlerde bir şeyler duyması için âdeta kalemiyle dürtüklediği sarsıcı bir hikaye.
Hikayemizin başkahramanı, anlaşılmaz bir dille kaleme alınmış yabancı bir mektubun eline ulaşmasıyla, bildiği ve bilmediği her şeyden şüphe etmeye başlar. Daha önce hiç duymadığı bir gizli mezhebin sessiz tehditi, çok saçma oluşunun yanında varlığıyla kahramanımızın hayatının merkezine yerleşir. Bir yandan hayatının hiçbir tarafına tamamen aidiyet besleyemeyen ve günlük hayatının tekdüzeliğiyle boğuşan kahramanımız diğer yandan hiçbir kelimesini anlamadığı üç cümlenin esiri olmuştur. Bir mektup sayfası gözlerinde büyüyüp demir parmaklıklara dönüşmüştür bu adamın gözünde. Kahramanımız günbegün bahçesinden dışarı adım atamaz olur, yemeden içmeden kesilir. Fakat bunca tehdit havasının üstüne çökmesine inat kendisini bir yerlerde görmeyi ister içten içe. Gizli mezhebe, yaşadığını ve orada olduğunu ispatlamaya girişir. Bu girişimler kahramanımızı, solgun hayatını sorgulamaya ve gitgide benliğinden uzaklaşmaya iter.
Gizli mezhebin tehditi ve yaşamın absürt sabitliği arasında ölümün eşiğine gelen kahramanımız her gün farklı bir kendi olarak uyanmaya başlar. Hikayenin son düzlüğüne doğru, evde kalışını anlamlandırmak için bir çabaya girişir. Uzun bir zaman sonra tam bir şeylerin ucundan tutacakken evinin başına gelen felaket kahramanımızı başka bir uca sürükleyecektir. Hikayenin sonunda gizli mezhep hakkında aldığı haberlerle birlikte kahramanımız kendini her şeyin anlamsızlığıyla kaplı derin bir yoklukla çevrili bulur. Mutlu insanların mutluluğuna, huzurlarına içerler ve eski hayatına büsbütün yabancılaşır.
Hikaye içine kapanık; paranoya ve belirsizliklerle örülü bir tema etrafında gelişmiştir. Olay okuyucuya kahraman bakış açısıyla sunulur ve iç monologlarla zenginleştirilir. Yer yer bilinç akışından da faydalanılan bu hikaye, yazarın Tutunamayanlar romanından da bazı izler taşımaktadır.
Anlamlandıramamasına
rağmen sadece olduğunu varsaydığı bir tehditten dolayı hayatını sonlandırmayı
bile göze alan başkahraman ve bu tehditin kaynağı olan gizli mezhep, hikaye
çerçevesinden sıyrılarak okuyucunun hayatına işleyen metaforlara evrilir. Korku
zihinlerimizce doğurulur, gelmeyecek olan felaketleri başımıza yıkar. Hepimizin
hayatından bir ubor-metenga geçmemiş midir sahiden?
Yorumlar
Yorum Gönder